Konum ve Coğrafya
Çıralı bölgesi Toros sıradağları bölgesindedir. Çıralı'ya ve Olympos antik kentine anayoldan farklı girişlerden ulaşılsa da plajları aynı koydadır. Adrasan ve 1960 lara kadar krom madeninin çıkartıldığı Atbükü (Maden) koylarının arasında yer alan Çıralı ovası bölgedeki en uzun (3.25 km) sahile sahiptir.Geniş sahili taş ve kum karışık, denizi berrak ve dalgasızdır. 5 mt'ye kadar derinleşir. Yüzme tutkunlarına hitap eden Çıralı sahili doğal güzelliği ve temizliği bakımından 2003 yılında Güney Galler Glamorgan Üniversitesi tarafından yapılan bir ankette dünyanın en iyi sahili seçilmiştir.The Times gazetesi ise Çıralı sahilini dünyanın en iyi 4. sahili seçmiştir.
Üçgen bir görüntüye sahip ovanın derinliği 50 mt. ile 1,5 km arasında değişmektedir. Ova güneyden Musa Dağı, Omurga Dağı,Yanar Dağı (Khimera) ve Karaburun dağı ile sınırlanmaktadır.Tüm bu dağlardaki Likya yolu patikaları yürüyüş tutkunlarına doyumsuz güzellikte manzaralar sunar. Aradaki vadilerden Akçay, Ulupınar ve Andızlı dere denize akmaktadır.
Çıralı ovasından akan Ulupınar bölgenin içme suyu ihtiyacını da karşılar.1949 yılında bir sel faciasından sonra Ulupınar suyunun bir kısmı Omurga Dağının altından bir düden yoluyla Olympos Liman Kentinin kuzeyindeki Hayıtlıgül'e aktığı için ve sulamada kullanıldığı için yaz aylarında dere yatağı kurudur.
Ulupınar Deresi, ilkbahar ve sonbaharda yürümeyi ve doğayı sevenler için şelalelerde duş yapıp, oluşan gölcüklerde yüzmek için harika bir parkur sunar.
Çıralı ovasının kuzeybatısında bulunan Yanartaş /Khimera serpantin ve kalkerden oluşmaktadır.Bu iki kaya yapısının birleşme noktalarında kaynaşma noktalarında meydana gelen çatlaklardan metan ağırlıklı gaz sızıntısı olmaktadır.Her mevsim yanan kayaların yakınında helenistik döneme ait kalıntılar da bulunması alevlerin antik çağlarda da önem taşıdığını bize düşündürmektedir. Otelimize 3 km uzaklıktaki Yanartaş, ziyaretçilere özellikle gece büyüleyici bir manzara sunar.
|
Flora ve Fauna
1842 yılında bölgeyi gezen ingiliz doğa bilimcisi Edward Forbes burasını çiçekler cenneti olarak tanımlamıştır.
Olympos milli parkı endemik bitki türlerinin çok sayıda ve yoğun olarak bulunduğu bir bölgedir. Burada tespit edilen 1000'e yakın bitki türünden 7'si sadece bu bölgede yetişmektedir. Yetişen şifalı bitkilerin çokluğu, bitkilerle tedavi ve ayurvedik ilaç hazırlanması konusuyla ilgili olanları bölgeye çekmektedir. Hayvan türleri açısından da son derece zengin olan bölgede 73 kuş türü, 45 civarında sürüngen ve kurbağa, 46 memeli ve 9 amfibi türünün envanteri çıkarılmıştır.
Sürüngen türlerinin 12'si mutlak koruma altına alınmıştır. Özellikle Mayıs-Eylül ayları arasında Çıralı kumsalında yumurlayan Caretta Caretta deniz kaplumbağalarının korunmasına çaba gösterilmektedir.
Doğal ve tarihi dokusuyla tüm bu olaganüstü zenginlikleri küçük bir alanda barındıran bölge, 1972 yılında "Beydağları Olympos Milli Parkı" ilan edilmiştir.1989 yılında arkeolojik ve dogal SİT alanı yapılan Çıralı ve Olympos bölgesinde koruma amaçlı imar planının uygulanması beklenmektedir.
Doğal Hayatı Koruma Derneği tarafından Çıralı'da yürütülen proje kapsamında Caretta Caretta deniz kaplumbağalarının yaşama ve üreme alanlarının korunması, fauna ve florasının çeşitliliği de göz önüne alınarak proje genişletilmiştir. Yöre halkının da istek ve katkılarıyla Ekolojik tarım gelişmiş, çevreyi koruma, sürdürülebilir bir tarım ve turizm adına yapılan bu çalışmalar 2000 yılında BM İnsan Yerleşimleri Komisyonu'nun (UNCHS) , düzenlediği yarışmada 110 ülke ve 700 proje içinden ilk 10'a girerek en iyi uygulama ödülünü aldı. Doğal Hayatı Koruma Derneği ve Çıralı Halkı, Çıralı'nın şu anki durumunun korunması ve gelecek kuşaklara bırakılması için model oluşturmayı hedefliyor..
|
Tarih
Otelimize yürüyerek sahilden 15 dk.uzaklıkta olan Olympos antik Şehri Hellenistik Devir'de kurulmuştur. Yağmur yağdığında halen çalışan su kanalları sahile yakın bir kaynakta son bulur. Denizden çıkınca, burada belki de yüzyıllar öncesinde kent sakinlerinin yaptığı gibi taze kaynak suyunda duş alabilirsiniz.
Kentin varlığını M.Ö. II. yüzyılda bastırdığı Lykia birlik sikkelerinden anlıyoruz. M.Ö. 100'de birliğin önde gelen ve üç oy hakkına sahip altı şehrinden birisi olan Olympos, M.Ö. I. yüzyılda korsanların yerleştiği bir yer haline gelmiştir. M.Ö. 78'de Roma komutanı Servilius Isaurieus Olympos'u korsanlardan temizleyerek şehri Roma topraklarına katmış, Roma dönemi sırasında hemen yakınındaki tabii gazların yandığı Çıralı'daki Demirci tanrı Hephaistos kültü ile büyük bir ün sahibi olmuştur.
M.Ö. II. yüzyılda bütün Lykia kentlerindeki onarım ve yardımlarından tanıdığımız Rhodiapolisli Opramoas'ın Olympos'a da yardım elini uzattığını ve birçok yapının onarımını ve yeniden yapımını sağladığını görüyoruz. Böylece bu yüzyıl Olympos'un en refah içinde olduğu yüzyıl olmuş, bundan sonraki III. yüzyılda yeniden korsanlar Olympos'a musallat olmuşlardır. Korsanların saldırıları zengin ve mamur şehri bir anda fakir düşürmüş ve önemini yitirmesine sebep olmuştur. Bundan sonra şehir önemsiz küçük bir kent olarak yaşamını sürdürmüştür.
Venedik, Ceneviz ve Rodos Şövalyelerinin Akdeniz'de cirit attığı Orta çağda'da şehir biraz hareketlenmiş ise de Osmanlıların deniz üstünlüğü kurmalarından sonra iyice önemini kaybetmiş ve XV. yüzyılda terk edilmiştir.
Olympos, içinden geçtiği Akçay'ın iki yanına yayılmıştır. Kumsaldan da görülen ve mezarların üzerinde bulunan yüksek tepe Olympos'un akropolüdür. Üzerindeki yapı kalıntıları ise Orta Çağ'da bir kale şekline sokulan surlara aittir. Bu tepeden bakıldığında ormanın güzel görüntüsünü seyredebilirsiniz. Irmak, kenarlarına yapılan poligonal teknikteki duvarlarla kanal haline sokulmuş, bugün de izlerini gördüğümüz köprü ile iki yaka birleştirilmiştir. Nehrin karşı tarafında hemen kıyıda görülen pencereli yapı şehrin hamam kalıntılarıdır. Olympos'un bu kıyısına nehrin üzerindeki iri taşlara basarak geçilebilir. Burada Olympos'un tiyatrosu vardır.
Tiyatro ile deniz arasında Bizans çağı bazilikası ve suru bulunur. Ortada oluşan geniş açıklıktan anlaşıldığına göre şehrin agorasının ve gymnasiumunun burada olması gerekmektedir.
Otelimize yarım saatlik yürüyüş mesafedeki Yanartaş'ın mitolojik öyküsü şöyle:
Yunanistan'a bağlı Argos'ta, Bellerophontes adlı tanrısal güzellikte bir delikanlı yaşar.
Uçan at Pegasos'a sahip olmayı çok istediğinden dağ bayır demeden günlerce Pegasos'un peşinden koşar ama muvaffak olamaz. Birgün tanrılar rüyasında uçan ata nasıl sahip olabileceğini bildirirler. O da tanrıların söylediği şekilde, atın su içtiği bir anda, kendine verilen altın gemle ata sahip olmayı başarır.
Ancak birgün yanlışlıkla birini öldürünce Argos'tan ayrılıp Tiryns kralı Proitos'un sarayına sığınır. Kraliçe bu yakışıklı gence çok geçmeden aşık olur. Bellerophontes konuk olduğu evin sahibine saygısızlık etmek istemez ve kralinçenin arzusunu geri çevirir. Kraliçe de kocasına gencin kendisinin zorla koynuna girmek istediğini ileri sürerek ondan intikam almak ister. Kral öfkelenir ise de konuğunu öldürmek istemez ve onu öldürtmek için kayınbabası olan Lykia kralına bir mektupla birlikte gönderir.
Bellerophontes Lykia'ya ulaşır. Kral onu Xanthos nehri yakınında karşılar ve dokuz gün misafir eder. Dokuzuncu günde damadının gönderdiği mektubu alır ve öldürülmesi gerektiğini anlar. Ancak o da öldüremez ve ondan Khimaira'yı öldürmesini ister. Khimaira önü arslan arkası yılan, ortası keçi olan ve ağzından alevler saçan garip bir yaratıktır.
Bellerophontes tanrıların isteği ve kanatlı atı Pegasos sayesinde Khimaira'yı yere serer. Kral, Bellerophonhes'e daha bir çok zor işler verse de o hepsinin hakkından gelir. Bunun üzerine kral onun tanrı soyundan geldiğine inanarak ona birçok armağanlar verir ve kızıyla evlendirir. Bellerophontes Poseidon soyundan gelmektedir. Bu evlilikten üç çocuğu olur, bunlardan kızı Laodameia, Zeus ile sevişir ve bu sevişmeden Sarpedon doğar. Sarpedon büyüyünce Lykia kralı olur. Troya savaşına katılır.
Ben taa uzaklardan geldim yardıma, Anaforlu Xanthos'tan geldim, uzak Lykia'dan.....
diyerek savaşta birçok kahramanlık gösterdikten sonra Akhilleus'un silahlarıyla savaşan Patroklos tarafından öldürülür. Son nefesini verirken de vazifesini Glaukos'a devreder. Zeus oğlunun ölüsünü Lykia'ya getirmesi için Apollon'a emir verir.
Bellerophontes'in uçan atı Pegasos'a binerek öldürdüğü Khimaira son nefesini verirken bile ağzından alevler çıkıyormuş. Bugün tabii gazların kayalar arasından çıkıp yanması işte bu efsane ile birleştirilir.
Bu bilgiler İlhan AKŞİT'in "IŞık Ülkesi LYKIA" kitabından alınmıştır
|
İklim/Deniz
Çıralı'da deniz sezonu Mart ayı sonundan Kasım ortalarına kadardır.Deniz sakin, temiz ve berraktır. 5-6 mt de derinleşir ve taş/kum karışıktır. Nisan-Mayıs-Haziran ayları yürüyüş ve her türlü aktivite için idealdir. Portakal, limon ağaçlarının, mimoza ve akasyaların çiçeklerinden yayılan koku başınızı döndürür.Her bahar doğanın tüm varlıkları nasıl yeniden yarattığını izleyip şaşırırsınız. Haziran'ın ortasından eylül ortalarına kadar hava sıcaklığı yürüyüş/bisiklet /yoga gibi aktiviteleri sabah erken saatlere veya akşam üstüne kaydırır fakat yüzmek ve bronzlaşmak isteyenler için iklim idealdir.Eylül ortasından kasım sonuna kadar hasat zamanıdır, meyveler bollaşır etraf sakinleşir. Hava her türlü aktiveteye izin verecek kadar serinler. Yüzme tutkunları için en güzel dönem eylül-kasım dönemidir. Bahar ve sonbahar döneminde pansiyonumuzda şömine başında sohbetlere doyum olmaz. Velhasıl Çıralı her mevsim bir başka güzeldir.
İlgili linkler: hava sıcaklıkları için: www.wunderground.com
Deniz suyu sıcaklıkları için: https://www.mgm.gov.tr/deniz/deniz-suyu-sicakligi.aspx
|